1. Haberler
  2. Sağlık
  3. Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “En iyi antidepresan karşılıksız iyilik yapmak!”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “En iyi antidepresan karşılıksız iyilik yapmak!”

featured
prof-dr-nevzat-tarhan-en-iyi-antidepresan-karsiliksiz-iyilik-yapmak.jpg
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, iyilik ve psikolojisi konusunu değerlendirdi.

Cömert olan daha mutlu ve uzun yaşıyor

Son yıllarda pozitif psikolojinin önemli bir alt dalı haline gelen “iyilik psikolojisi” ne dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Harvard Business School’un 136 ülkede iş adamları üzerinde yürüttüğü geniş kapsamlı bir araştırmada, yardımsever ve cömert olan iş adamlarının, olmayanlara göre hem daha mutlu oldukları hem de ortalama ömürlerinin daha uzun olduğu tespit edildi. Bu, iyiliğin doğrudan yaşam kalitesine ve süresine etki ettiğini gösteren en net kanıtlardan biridir.” dedi.

İyilik stresi azaltıyor!

İyilik yapmanın nörolojik ve hormonal etkilerine de değinen Prof. Dr. Tarhan, “Düzenli olarak iyilik yapan kişilerde, ‘savaş ya da kaç’ hormonu olarak bilinen ve kortizolü tetikleyen ACTH hormonunun %23 daha az salgılandığı tespit edildi. Bir kişi iyilik yapmayı hayal ettiğinde bile, beynin ödül merkezi olan ventral striatum bölgesi aktif hale geliyor. Bu, beyinde haz ve odaklanma kimyasalı olan dopamin ile bağlanma hormonu olan oksitosin salgılanmasını sağlıyor. Tüm bu kanıtlar gösteriyor ki iyilik yapmanın antidepresan etkisi var. Hatta diyebiliriz ki en güzel antidepresan iyiliktir. Yani iyilik yapmak en güzel antidepresan.” diye konuştu.

İyilik bulaşıyor… 

İyiliğin bulaşıcı “dalga etkisi” ne vurgu yapan Prof. Dr. Tarhan, “Bir kişinin yaptığı bir iyiliğin, kısa sürede 300 kişiye ulaşabildiğini gösteren çalışmalar var. Patronundan çekinen bir genç, katıldığı bir kursta aldığı tavsiye üzerine aksi patronuna bir kravat hediye eder. Patronu önce terslese de gencin samimiyetinden etkilenir ve o da kendi oğluna bir hediye almaya karar verir. Hediye karşısında ağlamaya başlayan oğlu, ‘Baba, kimse beni sevmiyor diye bu gece intihar etmeyi planlıyordum’ itirafında bulunur. İşte iyiliğin dalga etkisi budur. Gerçekten iyiliğin antidepresan etkisi var. Hem kişinin beyin fonksiyonlarını, kimyasını etkiliyor, hem de diğer insanları. İyilik yaparken hemen büyük iyilik düşünmemek lazım. Sevgi dolu bir bakış, bir tebessüm, birkaç güzel söz, içten bir selam veya bir helalleşme de en kıymetli iyiliklerdendir. ‘Kalbini kırdıysam özür dilerim’ demek bile müthiş bir iyileştirici güce sahiptir.” ifadesinde bulundu.

İyilik psikolojisinin nörobiyolojik temelleri var

İyilik ve iyiliğin psikolojisinin nörobiyolojik temelleri olduğunu işaret eden Prof. Dr. Tarhan, iyilik psikolojisinin sadece bireysel bir erdem olmadığını, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik refahın temelini oluşturduğunu vurguladı.

Karşılık bekleyerek yapılan iyiliği yazar Cemil Meriç’in “tefecilik” olarak tanımladığını hatırlatan Prof. Dr. Tarhan, gerçek ve karşılıksız iyiliğin sosyal bağları ve toplumsal güveni artırarak en büyük sermayeyi oluşturduğunu belirtti.

Davranış iktisadının kurucusu Kahneman’a atıfta bulunan Prof. Dr. Tarhan, büyük ekonomik kararların bile salt çıkara göre değil, güven ve sevgi gibi psikolojik faktörlere göre alındığını ifade ederek, “Fukuyama’nın da belirttiği gibi, yüksek güvenlikli toplumlarda yatırımlar artar, çünkü güven riskleri azaltır. Güven ortamının temelinde ise karşılıklı ve çıkarsız iyilik ilişkileri yatıyor.” dedi.

İyilik projeleri, okullarda akran zorbalığını azaltıyor… 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kötülükle mücadelenin en etkili yolunun, iyiliği bir eğitim politikası haline getirmek olduğunu ifade ederek, Türkiye’nin kendi kültüründe var olan bu değerleri eğitim sistemine entegre etmesi gerektiğini vurguladı.

“Bizim kültürümüzde zaten var olan sadaka ve yardımlaşma kültürünü, nasılsa aileden öğreniliyor diye eğitim sistemi önemsemiyordu. Ancak artık aileler kültür aktarıcısı değil. Eğer okulda da öğretmezsek, çocuklarımız bu değerlerden mahrum kalacak.” diyen Prof. Dr. Tarhan, “Rastgele iyilik projeleriyle teşvik edilen çocukların olduğu okullarda akran zorbalığı da şiddet olayları da azalır.” ifadesinde bulundu.

Eğitim sisteminin amacının robotik bireyler yetiştirmek değil, sosyal ve duygusal zekâsı gelişmiş, merhametli ve iyi insanlar yetiştirmek olması gerektiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, “Ağlayan bir insana uzatılan bir elin, verilen bir ekmeğin yarattığı tebessüm hem alanı hem de vereni mutlu eder. Çocuklarımıza bu mutluluğu öğretmeliyiz.” diye konuştu.

Tembele iyilik, tembelliğe teşvik ediyor 

‘Merhamet yorgunluğu’ denilen bir şey olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tarhan, “Tembel kişilere yapılan iyilik onları tembelliğe, bencil kişilere yapılan iyilik ise onları parazit gibi beslenmeye teşvik eder. Bu, iyiliğin kötüye kullanımıdır ve karşı tarafa iyilik değil, kötülük yapmaktır.” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, iyiliğin “doğru ve yanlış” uygulanması arasındaki ince çizgiye dikkat çekerek, “İyilik yapıyorum derken karşı tarafın hayatına ne kattığımızı, bu iyiliğin onu iyiye ve doğruya götürüp götürmediğini sorgulamalıyız. Sadece kendimizi iyi hissetmek için yapılan, içinde anlam olmayan iyilikler, uzun vadede zarar verir.” ifadelerini kullandı.

“Balık vermek yerine balık tutmayı öğretmek” ilkesinin iyilikte de geçerli olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Emek vermeden, yorulmadan elde edilen bir şeyin kıymeti bilinmez. Eğer bir kişiye sürekli emek harcamadan bir şeyler verirseniz, onu sorumluluk almaktan uzaklaştırırsınız. Bu çocuğunuz da olabilir, bir yakınınız da. Bu bir merhamet değil, ‘merhamet yorgunluğu’ veya kişinin kendi egosunu tatmin etme çabasıdır.” dedi.

“Yanlış kişiye iyilik yaparsanız, etrafınızda kan emiciler toplanır.” diyen Prof. Dr. Tarhan, “Güçlüyken yanınızda olup düştüğünüzde kaybolan insanlardan şikâyet ediyorsanız, bunun sebebi genellikle zamanında yaptığınız yanlış iyiliklerdir. İyilik, hak edene, hak ettiği şekilde ve karşı tarafı geliştirecek biçimde yapılmalıdır.” diye ekledi.

Narsisizmin tedavisinde en etkili yöntemlerden biri “sessiz iyilik yapmak”…

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, modern çağın en yaygın sorunlarından biri olan narsisizmin tedavisinde en etkili yöntemlerden birinin “sessiz iyilik yapmak” olduğunu ifade ederek, “Bir elinle dilenciye para verip diğer elinle selfie çekmek, iyilik değil, ego tatminidir. Gerçek iyileşme, kimseye göstermeden, sessizce yapılan ve narsistik dürtüleri eğiten iyiliktir.” dedi.

İyilik yaparken sergilenen gösterişin ve kendini öne çıkarma çabasının, iyiliğin ruhuna aykırı olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu tür eylemlerin genellikle beklenen ilgiyi görmediğini ve “soğuk” kaçtığını söyledi.

Narsistik kişilik özelliklerine sahip veya narsisizm puanı yüksek çıkan kişilere yaptıkları bir iyiliği hiç kimseye anlatmamalarını, göstermemelerini tavsiye ettiklerini kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Kişinin içinde ‘herkese anlat, göster’ diyen bir ses vardır. Bu sese rağmen iyiliği gizli tutabilmek, kişinin kendi narsisizmini ve çıkarcı dürtülerini eğitmesinin en güçlü yollarından biridir.” şeklinde konuştu.

Çocuklara yapılan iyilikler bir “tehdit veya itaat unsuru” olarak kullanılmamalı

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ailelerin çocuklarına yaptıkları iyilikleri bir “tehdit veya itaat unsuru” olarak kullanmasının yanlış olduğunu belirterek, “Çocuğunuza para verirken kendi egonuzu tatmin etmek için bahşiş vermeyin. Ona sorumluluk almayı ve bütçe yönetimini öğretmek için ‘hak ediş’ verin. Aksi takdirde para yönetimini öğrenemeyen bireyler yetiştirirsiniz.” dedi.

Aile içi ilişkilerde sıkça yapılan “iyilik hatalarına” da dikkat çekerek, “Ben sana iyilik yapıyorum, sen de dediğimi yap” mantığının çocuk yetiştirmede büyük zararlar verdiğini söyledi.

“Saçımı süpürge yaptım” diyerek sürekli karşılık bekleyen ve şikâyet eden ebeveynlerin, aslında çocuklarına iyilik yapmadığını, tam tersine hem kendilerini hem de çocuklarını huzursuz ettiklerini belirten Prof. Dr. Tarhan, bu durumun “merhamet yorgunluğu” ve yaşam doyumu düşük kişilikler ortaya çıkardığını dile getirdi.

Sağlıklı empati nasıl yapılır?

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, empatinin sıkça “karşı tarafın yerine kendini koymak” olarak yanlış anlaşıldığını belirterek, “Sağlıklı empati, kendi kimliğini ve sınırlarını unutmadan karşı tarafı anlamaktır. Sınırlarını korumadan kendini tamamen feda etmek, ‘fedakârlık şeması’ denilen psikolojik bir sorundur ve ‘merhamet yorgunluğu’na yol açar.” diye konuştu.

Empati ve sempati arasındaki farkı vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, “Kreşte bir bebek ağladığında diğerlerinin de ağlamaya başlaması sempati duymaktır. O bebekler, kendi acılarıyla başkasının acısı arasındaki ayrımı henüz öğrenememiştir. Sağlıklı empati ise ‘O acı çekiyor, ona yardım etmeliyim ama kendi haklarımı ve sınırlarımı da korumalıyım’ diyebilmektir.” ifadesinde bulundu.

Yardımseverlik gibi kültürel değerleri kaybediyoruz

Türkiye’nin sıcak ve yardımseverlik gibi kültürel değerlerini, genç nesillere aktaramaması halinde kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, Japonya gibi ülkelerin ve Harvard, Yale gibi öncü Batı üniversitelerinin, çocuklara küçük yaşta akademik bilgiden önce değerler eğitimini ve “İyilik Psikolojisi”ni öğreterek bu soruna çözüm bulduğunu, Üsküdar Üniversitesi’nin de bu dersi 2013 yılında, Harvard’dan bile önce başlatarak öncülük ettiklerini vurguladı.

Prof. Dr. Tarhan, fedakârlık ve empatiyle ilişkili genlerin var olduğunu ancak bu genlerin, değerleri öğretmeyen bir çevre ve eğitim sistemi tarafından “susturulabildiğini” ifade ederek, genetik yatkınlıklarımıza rağmen, iyiliği veya saldırganlığı seçmenin “özgür irademize” ve aldığımız eğitime bağlı olduğunun altını çizdi.

Kadın beyninin empati ve iç gerçekliğe, erkek beyninin ise mantık ve dış gerçekliğe olan biyolojik yatkınlığının, endüstri devrimiyle değişen sosyal rollerle birlikte yeni bir denge gerektirdiğini dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Yaptığımız iyilikleri küçük görmeyelim; onun dalga ve bulaşıcı etkisi muazzamdır. Ancak bu sihir, sadece karşılık beklenmeyen, samimi iyiliklerde ortaya çıkar.” diye konuştu.

Şirketler iyilik projeleri başlatmalı

Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, iyilik yapma sorumluluğunun sadece Diyanet İşleri Başkanlığı’na bırakılmasının büyük bir hata olduğunu, zira dinin artık kurumsal bir kimlik olmaktan çıkıp bireysel bir “hal”e dönüştüğünü belirterek, Türkiye’de de cemaat ve tarikatlara olan güvenin 15 Temmuz sonrası eridiğini ve yeni STK’ların da ticarileşip dünyevileşerek iyi bir temsil sunamadığını ifade etti.

Prof. Dr. Tarhan, bu boşluğun ancak eğitim sistemi, şirketler ve diğer kurumlar tarafından doldurulabileceği uyarısında bulunarak, kurumsal aidiyeti artırmak isteyen şirketlerin “iyilik projeleri” başlatması gerektiğini, okullarda ise “karşılıksız iyiliklerin” ödüllendirilmesinin, gençlerdeki şiddeti ve politizasyonu azaltacağını sözlerine ekledi.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “En iyi antidepresan karşılıksız iyilik yapmak!”
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin